Okuma süresi 7 dakika.
Bu ayın kelimesi sınırlar, teması da ‘beynime hoş geldiniz’.
Mükemmeliyetçi hallerden sıyrılıp, kendimi, hele ki sevdiğim şeyi yaparken, özgür kılabilmek için bu bülteni yazarken bir kelime seçip, özgür çağrışım yapıyorum. Adı üstünde, özgür. Benim ne haddime onu kısıtlamak? Kaldı ki beynimin tamamı zaten bazen özgür bir çağrışımmış gibi hissediyorum– kimse bir şeyin ötekiyle alakalı olacağının garantisini vermiyor. Kelime seçince ne azından bir şeyler organize gözüküyor. Yemiş gibi yapın işte :)
Bu kaosa katıldığınız ve burada olduğunuz için teşekkür ederim.
Bültendeki gecikmenin sorumlusu White Lotus. Dizi izlediğim için sorumluluğumu zamanında yerine getiremedim mi? Olabilir. Ama zaman ne ki? Bu gecikmenin şerefine, zamansal sınırları yenmek için hayatıma dahil ettiğim yeni bir felsefeden sizlere bahsetmek istiyorum…
Zamansal sınırlar
Yeni aldığım bir kararla beraber, Aralık aylarının başlarına ve Ocak aylarının sonlarına birer sınır çekiyorum; bu iki ayı kalan aylardan ayırıyorum. Bundan böyle yıllarım 10 aydan oluşacak. Aralık ve Ocak ayları da fasulye, çekirge, yeni bitme, ya da ne yaptığını bilmeyenlere takılan bilimum isimlerden biri eşliğinde kendimden hiçbir şey beklemediğim bir zaman dilimine dönüşecek.
İşim olsun, olmasın, performans kaygım yeni doğan bir bebeğinkini andıracak: Uyu, uyan, ye, sıç, tavan izle. Tekrarla.
Bu fikre ilham ve vesile olan birkaç şey oldu: Birincisi, 3,5 hafta boyunca hastaydım. İkincisi, bir yazı okudum.
Sınırsız zaman
Zamanın düzlemsel ilerlediği algısını bir arkadaşım yazdığı bir tezde çürütüyordu. O zamandan beri zamanı ard arda gelen dakikalar, günlere dönüşen saatler, aylara dönüşen haftalar, sabah-öğle-akşam, uyanma-yemek yeme-yatağa hazırlanma olarak görmemeye çalışıyorum. Genelde başaramıyorum çünkü bu dünyada zamanın akışını sorgulamak, kapitalizme başkaldırmak ve patriyarkayı yıkmak gibi bir şey. Tek başına evde altta eşortman, üstte Zoom’a hazır kurumsal gömleğinle düşünerek olmuyor. Denedim, olmuyor.
Bir mücadele gerektiriyor.
O mücadele de bunca mücadele içinde, ne bileyim, hobi olarak kalıveriyor bazen.
Ama bazen de oluyor. Mesela Ocak 2023 bülteni size Şubat’ın ilk haftası ulaşabiliyor. O halde modern çağın bize gecikme olarak kakaladığı aslında bir başkaldırı olabilir mi?
Bir sınır çeşidi olarak hasta olmak
Bir de zamanın komple sorgulandığı, ya da sorgulanmayacak kadar manasız olduğu bir zaman dilimi var: hastalık hali. Bu hal de yine modern çağın bize bir lüks olarak sunduğu, ama hakkımız olanı, yani dinlenmeyi becerebilsek, belki de başımıza daha az gelecek olan bir hal.
Bazen dinlenebilmek için hastalandığımı düşünüyorum. Kanıtlayamam ama, birden fazla örnek ve teori ortaya atabilirim.
Ücretli izin alabilen, sıcak bir yuvası olan, çorba yapanı, yanına kıvrılan kedisi olan insan canlıları için, geçeceğini bildiğin türden hasta olmak zamanın sınırsız şekilde var olduğu bir deneyim. Zamanın bu denli sınırsız yaşandığını hatırlayabildiğim tek diğer zaman da çocukken yazları Büyükada’da geçirdiğim... Ne gecen var ne gündüzün. Her saat denize girilesi, dondurma üstüne turşu suyu içilesi…
Yetişkin olmanın bedeli bu olmamalı be.
Özetle: 2023’ün ilk günlerinden hepinize selam; benim yeni yılım daha yeni başlıyor.
Kişisel sınırlar
2022’de en çok hangi konu üzerine çalıştın diye sorarsanız, sınırlar ve ilişkiler derim. Hem profesyonel ve ürettiğim içerikler, hem de bireysel çabalarım sınırları anlamak, sınır çekebilmek, çektiğim sınırlara ihanet etmemek ve başkalarına sınırları ve ilişkilerdeki sınırlar hakkında faydalı bir şeyler sunmak üzerineydi.
Kişisel sınırlara dair üretimler
Profesyonel dünyada çokça karşıma çıkan sınırsızlık, sınırlara saygı göstermeme ya da sınırları edepsizlik/kibirle karşılaştıran bunca örnek varken, sınırlara saygılı şekilde iş birliğinde çalıştığım şahane insanlar ve ekipler oldu. Onlarla beraber sınırlara dair ürettiğimiz birkaç kaynağı paylaşıyorum:
Sınırlar, yapabileceklerimiz ve yapamayacaklarımız, istediklerimiz ve istemediklerimiz ile alakalıdır ve herkeste çok çeşitlidir. Sınırlar esneyebilir, sıkılaşabilir, çoğalabilir, renk değiştirip yok olabilir. Oku
İlişki yaşamak isteyen herkesin heyecanlı, güzel, mutlu ve daha da önemlisi, baskı ve şiddetin olmadığı güvenli ilişkiler yaşamaya hakkı var. Flört şiddeti, güvenli ilişkiler, cinsel davranışlarda onay, kişisel sınırlar gibi konularda bilgi ve deneyimlerimizi daha erişilebilir hâle getirdik. Oku
Birini çok arzulayabilir ama pek çok farklı sebeple cinsel bir yakınlaşma ya da belli bir cinsel eylemi yaşamayı tercih etmeyebilirsin. Arzu, onay değildir. Oku
Dr. Arzu Erkan Yüce ile cinsel terapinin sınırlarını, vajinismusu ve cinselliğe Türkiye’deki bakışı konuştuk. Dinle
Gençlik ve yetişkinlik arasındaki ince sınır
Tam da bu konuyla ilgili bir araştırma duyurum var. Tuğba, Fransa'da sosyoloji alanında doktora yapıyor. Saha araştırması için gençlik ve yetişkinliğe geçiş teması hakkında görüşmeler yapıyor ve şu anda görüşmeci arayışında.
Araştırmaya kim katılabilir?
İstanbul'da yaşayan,
16-25 yas aralığında olan, ve
Yetişkinliğe geçiş deneyimi üzerine konuşmak isteyen insanlar arıyor.
Yetişkinliğe geçiş genelde aileden ayrı eve çıkmak, iş sahibi olmak, ilişki kurmak, evlenmek gibi olaylarla bir düşünüldüğünden görüşmelerde iş, ilişkiler, aileler gibi konulardan konuşuyor görüşmeye katılanlarla. Araştırmayı İstanbul'da yaptığı için görüşmeler de İstanbul'da, yüz yüze oluyor ve yaklaşık 1-1,5 saat kadar sürüyor.
İlgilenenler arayarak ya da SMS atarak ulaşabilirler kendisine: 05467808516
Yetişkinlerle çocuklar arasındaki sınırlar
Ebeveynler, bakım verenler ve çocuklarla çalışanlar için hazırladığım Seks-Pozitif Ebeveynlik Podcasti’nin 2. bölümünde çocuklarda mahremiyet algısının nasıl oluştuğunu, ve bedensel haklarına dair bilinmesi (ve onların bilmesi) gerekenleri anlatıyorum.
Mahremiyet eğitimleri
2014-15’e kadar çok karşımıza çıkmayan, ve maalesef çocuk istismarı haberlerinin gündeme gelmesiyle kısmen panik, kısmen fırsatçılıktan pörtlek veren ‘mahremiyet’ eğitimleri hakkında da iki kelam etmek isterim bu vesileyle. Mahremiyete dair iletişim kurmak, bedene, sınırlara, haklara, çıplaklığa, ailevi değerlere değinmeden, ve bu olumlu ve güçlendirici bir öğrenme ortamı sunmadan sağlıklı ve sürekli şekilde mümkün olamaz. Oldu sanarız, ama olmaz. Neden mi?
Vücutlar sadece korumak için yoktur
Kaldı ki vücudunu korumak çocuğun görevi de değildir. Dolayısıyla, bir çocuğun vücuduyla ilgili duyduğu ilk şey ‘vücudunu koru’ olmamalı. Mahremiyet eğitimi adı altında panik haliyle çocuklara dünyanın leş gibi bir yer, ve yetişkinlerin tehlikeli yaratıklar olduğu ima edildiğinde, buna alternatif ya da destekleyici bilgi sunulmadığında, kapsamlı diyalog kurulmadığında ve bir de üstüne tüm bunlar sadece lafta kalıp pratikte çocukların bedensel haklarına saygı gösterilmediğinde, kafalar en iyi ihtimalle karışıyor…
Mahremiyet sadece sözel olarak anlatılmaz
Bedensel sınırlar, mahremiyet, aile içindeki değerler, tıpkı çıplaklık, cinsellik, ilişkilere dair birçok konuda olduğu gibi sadece sözel olarak değil, pratikte anlaşılması gereken ve özel olarak ele alınan değil, rutinlerin içine dahil edilince anlaşılan konular. Bir çocuğa ‘bedenin sadece sana ait’ demekle, o çocuğun sınırlarına saygı gösterilmesi arasında çok fark var. Ve bir çocuk için sınırlarına saygı gösterilmesi, bedeninin ona ait olduğunu anlaması için en önemli koşullarından biri. Bu yüzden de çözüm, mahremiyeti tek başına bir konu olarak ele almak yerine, çocuğun hakları, sınırları, bedeni, ilişkileri ve benzeri konularla, kapsamlı şekilde ele almak.
Bu bültende çocuklar ve hayatlarındaki yetişkinlere değinecek de olsam, hayatında çocuk olan yetişkinlere çocuklarla cinselliğe dair iletişim kurmaya yönelik bir e-mail programı oluşturuyorum. Bunun da haberini ilk defa buradan duyurmuş olayım. Yılların emeği ve birikimi ile hazırladığım programın detaylarını çok yakında paylaşacağım. Özellikle merak ettiğiniz bir konu varsa aşağıdaki butona tıklayarak yazabilirsin.
Karasal sınırlar
Kişisel sınırlarımız gerek yetişkinler arası, gerek çocuklarla ebeveynleri arasında önemli, gerçek ve hayati işlevlere sahip. Kişisel sınırlardan bahsederken hep koruma, güçlenme, iyi olma haline katkılarından bahsediyor, sınırların dışında kalanların ise söz konusu sınırları sorgulamaması ve onlara saygı göstermesini bekliyoruz.
Peki aynısı karasal sınırlar için de geçerli mi? Bütün sınırlar eş değerde önemli, gerekli ya da keskin mi?
Sınır var; sınır var
Vancouver’dan yola çıkıp, 45 dakika araba sürdükten sonra Tsawwassen’dan geçip, Point Roberts’a varabiliyorsunuz. Vancouver, BC, Kanada; Point Roberts ise Amerika Birleşik Devletleri’ne ait topraklar. Türkiye’de büyük bir şehirde yol çalışması olduğunda görmeye alışık olduğumuz barikatlara benzer barikatlar var iki ülke arasında. Tabele konmasa asla oranın bir sınır olduğunu anlayamazsınız. Aynı ABD’nin, Meksika ile olan sınırı ise bambaşka bir gezegenden. Kilometrelerce devam eden duvardan bahsetmiyorum bile.
Kanada-ABD sınırı, Kanada ve ABD’nin tamamında olduğu gibi cetvelle çizilip bölünmüş. Mantıksal sınırların içinde algılanmayacak kadar saçma oluşumlara sebep vermiş. Mesela Point Roberts koşarak 15 dakikada dolaşabileceğiniz kadar küçük, anakaraya bağlı değil, ve okyanusa çıkıyor. Tamam, limanlardan ötürü lojistik önemi var, ama çok saçma. Alaska mesela neden Kanada toprağı değil de ABD toprağı? Cetvelle, kaç tane kültürü, mahalleyi, aileyi ortadan ikiye ayırmışlar.
Kanada’dan ABD’ye arabayla geçince içimde oluşan huzursuzluk, güvensizlik, çıplaklık hissi çok acayip. Aynı ağaçlar, aynı asfalt, aynı lisan. Ama bir şeyler farklı. Dönüş yolunda sanki su altında bir tünelden geçip, su yüzüne çıkıncaya dek nefesini tutan bir çocuk gibi hissettim kendimi. ABD’ye ilk girişim olmamasına rağmen, bu sefer öncekilere göre daha huzursuz oldum. Sınırın o değil, bu tarafında olmaktan hoşlanmamıştım. Yazması bile saçma geliyor. Kendi kendime ‘abartma Rayka, ne olacak?’ diyip diyip duruyorum.
Ah şu göz ardı etmeye eğitildiğimiz kırmızı alarmlarımız, sınırlarımız…
Çok garip. Ama bir o kadar da güçlendirici. Atalarımızdan bizlere miras kalan sadece vatandaşlıklarımız, göçmenlik statülerimiz ya da sürgünlerimiz değil, sınırlar arası, ve sınırlar aşırı toplanan onca deneyim, travma, öğrenilmişlik, ve içgüdü.
Ne de olsa son bin yılın hücrelerime öğrettiği bir şey varsa, o da karasal sınırların beni korumak için var olmadığı...
Bu ay sosyal medyada paylaştıklarım:
Sadece penisler mi erekte olur? İzle
Sevgilisinin testislerine köpeği saldıran takipçimin ilham verdiği video. İzle
‘Bunlar bana dar geliyor’ darlamasında bulunanlar için kondom çeşitleri. İzle
TikTok’a girmeyeceğim diye kendime söz vermiştim ama sanırım en sevdiğim mecra olma yolunda ilerliyor. Göz at
Teknik bilgilendirme: Aralık bültenini aldıysanız, bu bültenin format ve görüntü olarak diğerinden farklı olduğunu fark etmiş olabilirsiniz. Bülteni daha kullanıcı dostu bir e-mail platformuna taşıdım. Yazarınız aynı, içerikler aynı, sadece platform farklı. Ayrıca yapmanız gereken bir şey yok.
Merhaba Rayka! Öncelikle şunu söylemeliyimki seni uzun zamandır takip ediyorum ve sana resmen bayılıyorum! Mesleki kariyerimde kendime çizdiğim rol modelimsin:) sadece bunu yazmak istedim🤍
14 yasindaki oglumun cinselligi merak ettigi su yaslarinda ona nasil rehberlik edebilirim bilmiyorum.
Dogru kanallardan bilgi edinmesini istiyorum
Deneyimlemeye baslamadan nasil bilgi sahibi olacak bilmiyorum
Sanki porno disinda bi ornek yok gibi uygulamada
Nasil kendini bulacak
Kendini 40 yasinda bulmus birinin korkulariula yazıyorum tabi
Sizi takip etmesini soyledim
Baska da bir kaynak bilmiyorum güvenilir